14 Temmuz 2007 Cumartesi

bedevi ve kıyı işgal sanatı

nefes alamıyorum.
akademik takvim tadında postlar yazmak istemiyorum; ama elimde değil.
tam bonibonları dizmişim...

benim planım bu hafta ödev teslimi yapmak ve yayıla yayıla okumak, 23ünde danışmanıma pek bi ala pek bi şık bi tez dizaynı vermek idi (ki kendisi bissürü bissürü teorik okuma demek), bi hafta boyunca karşılıklı didik didik edip ay sonunda kuş gibi hafif, karpuzlara, saha çalışmasına gitmek idi. zira son teslim tarihi 31 temmuz. öyle diyo akademik takvim.

ve lakin bölüm sekreterimiz (ve manasız gücü) dün evet DÜN e-posta yolluyor, aynen şöyle:

dizaynlarınızı 18 temmuzda sabah 9da bana teslim edin, sonra tatile gidicem gitmeden her şeyi bitirmek istiyorum. hem 19unda okulun bilgi işlem servisi kapalı olacakmış (sadece 2 gün!). gecikmezseniz sevinirim. hepinizi öptüm sevdim.

bu bi nedir yahu? benim danışmanım bu hafta burda değil. sınavlar yeni bitti. bu hafta ödev teslim haftası. insan 5 gün önceden mi söyler "tezinin dizaynını bitir" diye? kaldı ki niye benim 12 günüm yeniyo? hadi sonrasında yine görüştük ettik diyelim, bu 18indeki zımbırtıyı benim belalım fransız hoca okuycak, ikinci danışman. hani benim "küllerimden doğarım"vari "tembel; ama gururlu genç" çıkartması yapacağım, kendisine "affet deryik, hata ettim" dedirtteceğim kadın. şaka gibi. o tek kaş havada "yok monşer senden bi bok olmiyciik" bakışını- aaaah!

AAAAAAAAAAAAAAAAAAH. bitmiyo işte görüyosunuz. şunun şurasında bi zımçıkıçıkçık yapacaktım, ı-ıh burundan gelmece. bedeviyyet.

tarifi mümkün olmayan bi şi:
fobi haline gelmiş tez dizaynıyla 4 gün içinde yüzleşmek. her zamanki stressavar yöntemim devreye girecek: uyku. sonsuza dek uyuma. çok feci çok. ya da "doğal şalter indirme" yolu: tansiyon düşmesi, çarpıntı. süper.

hani başkası söylese: "nolacak ki prosedür bu, 12 gününü kullanıp en bi şıkını yolla hocalara, panik yok" derim ama ı-ıh, bekara karı boşamak kolay efendim. fobi diyoruz, boru değil.

zaten oturma izniymiş vizeymiş ordan da ayrı sorunlar çıktı.
beynim yoruldu resmen. yeter.aaa.

**********************

bu arada size halk plajlarının işgalini anlatayım mı? çok eğlenceli. hani normal insanların aklına gelmez diye bilgilendirmek istedim. "farkındalık yaratmak" ahahaha.
şöyle oluyor efendim en azından bodrum belediyesi sınırları içine giren yerlerde:

önce "halk plajına destek" adı altında bi güzel düzenliyorsunuz istediğiniz kısmı, sakız ağaçları budanıp kısaltılıyor ya da sökülüyor, kayalar taşınıyor. Ege tabii, kum yok pek. kışın oluyo bunlar, yazın yemez hem de kendi tatilinizi harcamak işinize gelmez. çakıl taşı taşıyıp denizi doldurarak kıyıyı genişletmek ya da tamamen beton setler yapmak tercihe kalmış. sonra bu hazırladığınız "el değmiş" kısmın etrafına dekor(!) amaçlı devasa saksılarla bi nevi hat çekiyosunuz ve sürekli "ay biz gelmeyin demiyoruz kiiii, gelirlerse gözlerimizle süzer kıçımızı döner pişman ederiz o kadaarrr" bakışlarınızla kuruluyosunuz yerinize. siz zaten kimseyi ulu orta kovamayacağını bilen, diş gıcırtadan kişisiniz. minik duvarcıklar beliriyor; düzenleme şekerim kimseyi kovduğumuz yok. yine arzuya göre ve genelde yapıldığı üzere "halk plajına hizmet" amaçlı boy boy devasa şezlonglar yığıyosunuz, bi de değnekçi başına. soranlara "ay ama şezlongları kim kolliycaaaak biz kimseye 'kalk o şezlongtan babanın malı mı' demek için adam tutmayız kiiii" diyosunuz. çok üstünüze gelirlerse "eee aman be kardeşim bi biz mi battık gözüne bak bütün koy parsellenmiş şurda 200 m'lik alan kalmış, git sen de kapa" diye carlarsınız, sorun değil. sonra birileri saf salak, "halk plajı burası ama ama halk" diye belediyeye gider şikayete, belediye "efendim onlar büyük siteler veya pansiyonlar, kyı işgal cezasını yıllık ödüyolar, zaten 1000-2000 ytl bi para. bi şi yapamıyoruz" der. HÖNK?! nası yani? kıyı işgal CEZASI bu, vergisi değil ki? yaptırım nerde hani? belediye çalışanı "abicim bak sen de topla komşularına üç beş kuruş, kendi kısmını kapa, kapanın elinde kalıyo zaten, evinin önünden denize giremez olursun bak" diye hinlik yapıp yardım bile önerir o saf salaklara.

nedir, o saf salaklar bu teklife tabii ki hayır der, "doğru olanı yaptım" diye sevinirler gizlice. doğrucu ve salak hissederler aynı anda. her yerde "tatata taa: halk plajııı!!!" diye duyurulan, ileri derecede yağmalanmış koyun halka açık yegane kayalıksız yerini, o son 200 m'yi kapamazlar. "ay ne var koyun batısı booş" diyenler bir kez olsun kayalardan aşağı keçi gibi inerek denize ulaşma çilesini yaşamamış kişilerdir.

o 200 mlik düzayak yer kapanmaz işte. işçisi, köylüsü, garsonu, çocuğu ordan girer denize. alt alta üst üste... minik bi kayrak taşı ve merdiven yaptırırlar, kıyıya iniş kolay olsun diye. mekansal dışlamanın doruk noktası, o minik saksılarla kendi şezlonglarını kuşatan hanımteyzelerin "hişşş çocuum çocuumm öteye git bakiym, görmiym senin halk halini" söylenmelerinde yaşanır. arada birbirlerine bakıp "ay ne iyi ettik de yaptırdık burayıııı, bizim siteler çok tepelerde kalıyodu canım, verdiğimiz paraya değiyo şimdi" derler. is kokulu, kızılağaç yanığı sitelerin bitmek bilmez yağma açlığı. dümdüz edilen zakkum ve sakız ağaçlarının hesabını sormak bile abes.

saksı çiti içi teyze ve amcaların yelpazelerinin ve konkenlerinin arkasında "ay ne banal şu inşaat işçileri hem karı kıza göz dikiyolar" söylenmeleri vardır. arada değnekçilerine sırt kaşıttırmaları da mümkün, görmedim ama. hayatlarında 45 derece sıcakta inşaatta çalışmadıkları için öğle tatilinde ege'nin buz gibi sularına koşarak atlamanın, komşu evin zilini çalıp bi bardak soğuk su istemenin, tek bi şapkayı dönüşümlü takmanın ne olduğunu asla bilemeyecek olan saksı çiti içi insanları. yıllık kıyı işgal cezasını aralarında bölüşüp huşu içinde halk plajına çöken insanlar. "ay 2 hafta tatilim var ne yani denize girmiymm mmiiiiiğğ" insanları. halk plajından giremeyecek kadar halk için, halkla çalışan insanlar. işgalleri yetmiyomuş gibi "buraya tuvalet lazım, nerde belediye nerde hizmet, nerde bu devlet" arsızlığına eren insanlar. daha fazla işgal için kıyın kıyın o son 200 m'ye yanaşan insanlar. buzhane balığı yiyebilen insanlar misal; çünkü o balıklar daha büyük.

DAHA insanları. DAHA DAHA DAHA. 60ında bile hırsla, daha çok, hep kendine hep kendine insanlar. yaptığı işte hiçbi hak ihlali görmeyip aksine gayet doğal karşılayan, "e ama tabii ki en doğal hakkım, tabii ki yapıcam" diyen. Tabii ki DAHA diyecek o. diyebiliyo çünkü. "birazcık da bana" diyenin ağzından girip burnundan çıkabilen uzun, kaygan, yılanımsı bi sıvı bu bahsettiğim "daha" açlığı. yapış yapış. ege sularında çitilenin, yine çıkmaz yine çıkmaz. yılların yapışkanlığıyla etrafınızı kuşatır, işgali hak sanırsınız. o şezlongta bi türlü rahat bi pozisyon bulamayıp "bi de minder getirelim şeker" söylenmeleriniz boşuna, o kıç orda rahata ermeyecek asla.

3 yorum:

Emir Bey dedi ki...

siz anlatınca Antalya geldi gözümün önüne şimdi plaj boyunca beach park yapıldı konyaaltı na ve işte 10 küsür tane de plaj işletmesi yapıldı, bunların kuralları kanunu yönetmeliği nedir bilmem de şezlongları denizin içine kadar sokar bunlar bazen, çeksene kardeşim denize gireceğiz biz burda şezlongunun denizin dibinde işi ne diyince de kes falan derler artislik yaparlar şekil yaparlar, sonra belediye görevlileri günahlarını da almayalım ama "teftiş" e gelince bir günlüğüne çekilir gerekli yere mesela 10 m geriye, insanlar onun önünde otururlar isteyen yaygı yayar isteyen havlu sonraki gün bir bakmışsın yine sana yer kalmamış plajda !!!

eylul dedi ki...

Benım de aklıma özel mulkiyete gecıs geldi valla( hani literatürde 'enclosure movement' diye geçen) Tarihte, İngiltere'de kapanın elinde kalan çitlenmiş özel alanlar.

A: Birader niye çitlediniz?
B: Ya biz burayı sürcez toprak işlensin di mi?
A: Hep beraber işleseydik, yeseydik?
B: Olmuyor öyle ben 'DAHA' istiyorum.
A: HEE, tamam o zaman ben de daha istiyorum daha bir sürü toprak var zaten, ben onlardan çitleyeyim biraz. Hepimize yeter.

ve sonuç... hepimize yetmez..Birileri çiti bile alacak güce sahip değildir. Diğerleri, kendi özel alanlarını çitler... herkes en ufak alanda kendine toprak edinir.. Bu alışkanlığa döner.. Birileri vardır ama hep "Yaa hepimiz işleseydik toprağı, şimdi bize yeterdi." diyen, diyecek olan di mi?

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

bu kadar uzuuun bir bilinçlendirme yazısı yazdığına göre işe başlamak istemiosun, anladım :) kolay gelsin deryik yaw. sen bizim lisenin en zeki kızıydın sana koyar mı beeee... (daha kabalaşıp bi de "yürrrüüüü" diyim mi, demiim, tarzım deil :D)
bonibonları ben de çok beğenmiştim. olsun gene yaparsın. benden söz.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker