23 Temmuz 2008 Çarşamba

karabatak

rölanti günler. fazla tatil. ilk kez çok çok sıkıldım tatilden. küfretmeyin. tatilden değil aslında, mekansal bi şi. sevgi pıtırı. pıtırcık tatilde. onun gibi bi şi. pıtırcık okulu özlemedi ama yaz kampında olmak istemezdi. hmm evet. ne diyorum ya. yorumları yayınlamak biraz zaman alıyo bu sebeple ama hallediyorum işte. ah bi an ilgiden bunalmış bloggermışım gibi gibi hissettim.

bol kitap. meyve. yüzme. yürüyüş. bodrum merkeze karşı fobik bi nefret geliştirmiş olabilirim. hey yıllar yenilmedim size nefretlerim bile aynıııı. anca arkadaşlarla filan gece geç saatte çekilebilecek bi yer. bi de belki saat 7 gibi, sadece denizi görürken, güneş hafiften batarken, eldeki bira soğukken. bi de bodrum kalesi tabii. şimdi böyle yazınca her halini seviyomuşum gibi oldu ama cık maalesef. bodrum merkez sadece bu üç durumda güzel. ilkinden uzağım şu ara (öhöm miss piinat duy beni), ikincisi kardeşle güzel, arkadaşlarla da olur tabii, üçüncüsü yalnız. bodrum kalesindeki flora ve faunaya savaş açmış olan müze yetkililerine seslenmeye takatim yok. orda eskiden albino tavuskuşu bile vardı. hani çim, rozet çiçekleri filan, çocuk oyuncağı olmalı. velakin onun yerine çöp yetiştiriyolardı geçen sene. belki bu sene değişmiştir.

gölgede 45 derece. ortalama bir türk ailesinin yıllık "açıl susam açıl" misali "geyikler alemine giripş parolası" halini almış olan "niye bu sıcakta güneye gidilir ki, aklı olan karadenize gider"/ "diğ mığ diiğ mığğ" diyaloğunu henüz yaşamadık. 2 gün veriyorum. annem konuya yeni açılan karadeniz sahil yolundan girebilir.

ben hala her gün saat 7.30'da gözümü açıyorum. bazen 7.20. gülümseyip devriliyorum geri uykuya. ama gözüm açılıyo. yaa yaa.

bu aralar tek eğlencem imelih ve odtü. vaad edilen heykeli nolur diksinler. lütfen. şehir planlama bölümünün bahçesine olabilir mesela. adı da "yerel yönetimde vücut sıvılarının rolü" konabilir. aa hatta nolur ağzından su fışkıran bi fıskiye. kendisi sever hem. fış fış. tükürmeyi sevdiği gibi ayrıca kontrolsüzce terliyo kendisi, bıyık ve alın kısmı özellikle. eli yeter mi bilmem ama boğaziçinin binaları da ruhsatsız. hatta zorlasak sabancı köşkü bile ruhsatsız olabilir. deneyiniz melih bey. ay demin yanlışlıkla milih yazdım. imelih yerine yeni adı bu olabilir. milih. milimilimilimili. hop dava.

evdeki kadın nüfusunun yaşları şöyle: 15, 24, 32, 42, 50, 80. bu evde 10 gün geçirecek bir erkeğin hayat boyu rahat edecek kadar "kilit cümle" biriktireceği kesin. yediden yetmişe kadın gönlü nasıl hoş tutulur. canım eniştem, yıllardır bizimle en az 30 gün geçiriyo. o bi üstat o bi sensei.

bu arada, gen havuzunun hikmeti heralde, çok güzel bi millet değiliz. ama rica edicem, estetik öğrenilebilen bir şey. tamam afrodit veya adonis değiliz; ama kokmamız, saçılmamız, şaldır şuldur dolanmamız da gerekmiyo. deniz kenarında bile kokabilmek için nasıl bir ter bezi gerekiyo acaba? sarımsak yatağında bekletilmiş pastırmayla filan mı yıkanıyo insanlar? nolor nasıl oloor? hele o makyaj faslı bi nedir, marshall boyaları sponsorluğunda? neyse. güzellik yarışması değil mesele, sokaktaki ortalama bir erkeğin pantolon paçasının artık bacak boyuna göre ayarlanmış olduğu o uzak geleceğe hasret sadece. ceket kollarının da. kumaş bulutu içinde yüzmektense şekilli giysilerle rahatça gezen kadınlar görmek. dar filan olması gerekmiyo. şekli şemali yerinde. zor olmasa gerek bu kadar özen.

çok boş günler geçiriyorum. patronum beni arayıp iş versin artık. o derece.
son zamanlarda reçellerimi hep şehirler arası otobüslerin mola yerlerinden alıyorum.
tavsiye ederim.


bi akşam endülüsden renkli kanatlarım oldu.
minik kelebeeek uçmak ne demeeek yarasası oldum.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker