23 Kasım 2008 Pazar

ciğer, kelle paça ve kokoreç üzerine

ankara uçuyo. 10-15 dakikalık elektrik kesintileri dışında ana caddede devrilen bi ağaç var. bari yağsa da bunca soğuğun bi anlamı olsa. hatta anneanne replikleri: "yağsın yumuşasın", "yağsın yağsın, barajlar dolsun". c) hepsi.

suyun altında/içinde olmak kadar güzel bi şi yok. akar akar akar.

hcg ("hırsla celallenen güzel" olarak da açabiliriz bence bunu) geçenlerde "5 ciğersiz türk aydını" yazısı yazdı. beklenen performansla. komik olan beşincisinin kendisi olmasıydı. insan "4 ciğersiz ve bir aydın" koyar adını, "4 nikah, bir cenaze" tadında okunur. bir, iki, üç, dört, bom. gibi bi şi. neyse, ciğerlerim ve diğer bütün iç organlarımla bu adamın niye bu gazetede yazdığını hep merak ediyorum. yazacak yeri olmadığından diil ki yani, gani gani var. anlamadan dinlemeden beni "işte hoşgörüsüzlük!!!!" diye etiketleyeceklere de selam ederim, ben susturma derdinde değilim. gerçi bi de "kimse ateist olamaz!" diyengül var. böyle enteresan bi çoban salata.

neyse, bence hazin olan "diğer yanağını çeviren isa" tutumu. hani alttan alan, ah temiz ferah adeta ilkokul anket defteri kadar akça pakça gönlüyle, hem doğruyu gösterir, hem bizi hizaya getirir, hem de satır arası faşizanlık yapar... eleştirenlere tabii ki tabii ki "mevlanacılık" oynar, "sen de haklısın can, severim yaradandan ötürü ama yanaklarımdan süzülen bir damlanın tuzu hala dilimi yakar" filan der (ay tam hcg ağzı oldu), yanağını çevirir, hamdolur, bi şiler. yorucu. sıkıcı. sonra oturur, tüm o üstün diplomasi birikimi, bürokrasi görgüsüyle "ciğersiz" der birilerine, ah amaaan belli biri diil canım, ortaya. tabii ki. zira diplomasi, yançizebilirlik sanatıdır. açık kapılar, kaçacak delikler bırakma ilmidir. hem de. "yanlış anlayıp beni taşladınız demek.. olsun.. taşlayın.. buyrun öteki yanağım.. yaradandan ötürü". es verdiği yerde de "ciğersiz"likler.

ahmet insel sinir yapmış, cevap yazmış, ordan aklıma geldi. oysa ne gerek var. şimdi çıkıp "yarası olan gocunur, ayna ayna çelik ayna" filan diycek adam. neydi o dilber hala karakterinin lafı, "ben lafımı eder ortaya korum, beğenen alır beğenmeyen bırakııır" gibi bi şi. gerekirse bıraktığı dar alanlarda yan çizicek.. bir iki selçuklu padişahı, halife alıntısı filan yapacak; ki kendisi sunay akın ekolünden resmen bu konuda. sadece daha sakin anlatıyo ve bizim dehşete düşüp hizaya gelmemiz gereken kıssadan hisse kısımlarında deriiiin sessizlikler veriyo. düşünmemiz için. tekil konuşuyorum saygısızlık sanılmasın, kendisi hep "biz" der. h ve c ve g olarak. veriyolarlarlarlar. neyse ben oldum olası fıkra, kıssa filan anlatanları sevmem. bi şi sorarsın laz fıkrası, başka bi şi sorarsın nasrettin hoca.. anlamadığımdan değil, bu "akıl oyunları" cinliğini sıkıcı buluyorum. neyse, h ve c ve g, eski göktürkçe kitaplara referansla doğruyu güzeli buldurur, "ama" dersin, "onu bırak da iki kere iki kaç?" "kiki" der. sonra da "kiki dört harfli bi kelime ama, fark etmediniz mi... peki can sen de haklısın" diye yan çizer. tuzlu yanak filan sonra.

doğu türkistan meselesini mesela, adı gibi bilir. her detayını. bilmelidir de belki, siyasi geçmişiyle. gagavuz de anlatır, batı trakya de anlatır. ama kendi topraklarında mesele yoktur. meseleleştirilmiş hazin öyküler vardır, yabancıların nifak tohumları vardır, en fazla "münferit olay" vardır ve olsa olsa "mukavemet"ten çıkmıştır; ama mesele asla yoktur. tek mesele, türk dili konuşan oğuz boylarının günümüzdeki halidir. aralarında hıristiyan olanlar varsa onları da sevebiliriz, zira oğuz> hıristiyan. büyüktür yani. "türk'ün türkten başka dostu yoktur" demeyi doğru bulmaz. etik kütük, öğrenmişlerlerler bi şiler. bunca yıl. onun yerine "türk olmayanın türkten başka derdi yoktur" der. dolaylar ve dolanır.

sevemiyorum yahu. zorla diil ya.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker