10 Eylül 2009 Perşembe

laytyazı

altın rengini sevmiyorum ben. takıda filan. kokoşluk eşiğinde olabilirim; ama parlamam. böyle allı pullu, simli, lame dore şeyler filan, feci boğuyo beni. gündüz vakti altın rengi simli ayakkabı giymiş olan komşu kızına tuhaf bi ilgiyle baktım ben. keza başka bir lame, kocaman çantaya.. o nasıl seviyo, ben neden sevmiyorum, ne kadar başka zevkler falan filan... hani gece bile değil yahu, bakkala gidiyo. ışık ışık. kötülemiyorum da yani, bana fazla geliyo.

parlak, bağıran şeyler olunca takı kendi başına bi şeymiş, onun aksesuarı benmişim gibi geliyo bana. evet, öyle parlak şeylerin yanında sönük kalan biriyim, napalım. ordan pul burdan payet, burdan tül ordan tüy, pek benim harcım değil. çok kalabalık bi kere. renk seviyorum, minik kristalleri seviyorum, ama o kadar. ötesi yok. parıltı seviyorum, "parlak" değil. hele hele radyoaktivite sınırında ışımaya sebep olacak şeyler- asla. aksesuar olarak hiç sevmiyorum. odamda da nadiren, duruma göre. altın hariç.

bence, sade bi şekilde tasarlanmış, tercihen asimetrik, mat şeyler güzel işte. akıllıca. bağırmıyor, tamamlıyor. bi esprisi var genelde. malzeme daha çok öne çıkıyor, doku daha iyi anlaşılıyor. bir tat bir doku. kıyafette de öyle. pahalı tasarım ürünleri demek değil bu. bağırmamakla ilgili. ebat da değil konu tam, büyük olabilir bi takı; ama öyle olur ki bağırmaz.

altın bile bağırmayabilir aslında; ama türk kuyumcuları hafif arabesk takılıyor, altın görünümlü taklit ürünler de. yoksa mat altın diye bi şi var bi kere. amaan anlatamadım. arada bi istisnalarım olabiliyo evet; ama dore ve lame fobim hakiki. adım attığında kafalar dönsün istiyo olabilir insanlar, bu da doğal. ama ben, şıkır şıkırlıkla, gösterişle, ihtişamla göz yorma arasında kalın bi çizgi olduğunu düşünenlerdenim. bu çizgi biraz estetikle ilgili de olabilir. "aa o da olsun koy sepete bulunsun"culuğu sevmiyorum. Sabuştan sebeple böyleyim, napiym.

şimdi bunu niye yazdım, pek bi sebebi yok.
sadece altın renkli, büyük ve ışıldayan takıların bende bir tür korku yarattığını fark ettim galiba. üstüme üstüme geliyo yarabbim. etrafta görünce de öyle. belli bi yaş üstü tamam ama, benden küçük kızların darphaneden yeni çıkmış gibi altınlara boğulmuş, salkım saçak gülümser hallerini görünce, cık, sevemiyorum işte. hem hakikaten yaşlı gösteriyo yahu. muhafazakarım bu konuda. aynı kızların 50 yaşındayken de çizgi film karakterli tshirt giyerek zaman algısı şaşmış bi halde gezinmesini pek mümkün görüyorum ayrıca. gençken olgun, olgunken de dolgun görünmek istemek.

*
Sabuş demişken... alçısı çıkmış. sağ bileği için hafif malzemeden bilezik arıyoruz.
boş durması teklif dahi edilemez zira.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker