23 Kasım 2009 Pazartesi

bi daha

tam olarak anlatamadım aslında ben dün. sergi gerçekten çok güzeldi, tanıştığıma memnun oldum. tuhaf ama, polanyi okusun istedim yüksel bey. ne ukalalık! ama bence yakışırdı. kendi yaptığı doğal boyalarla düşünen biri o. çok da dürüst, "işte bunlardan etkilendim" diye tek tek selam çakıyo herkese, hepsine.

merak ne yüce, ne kudretli şey. hayatı, buraları ve ötesini merak etmeyenlerden ne çıkabilir ki yani? bi şileri merak edicen işte. merak sırtına kamçı olmuş bi hayat. sarsılmak için gidilesi bi sergi. size hiç iyi davranmıyo yüksel bey. "ay bana 24 saat yetmiyo" diye söylenirken, orada birilerinin 100 metreyi 10 saniyeden az kısa sürede koşabildiğini biliyosunuz ya aslında, işte bin beteri yüksel arslan. merakıyla barışık. tutup omzunuzdan sarsa sarsa kapıya atıveriyo ki bence güzel olan da buydu. "her ay binlerce kübist, sürrealist türüyo, anlamıyorum" demiş. hislere tercüman. kübizmi tenzih ederim ama yani hakikaten, "ajda pekkan olmasa türkçe barlar ne çalardı" gibi bi şi: picasso ve klee olmasa yeni neslin %70'i ne çizerdi (verileri bakkaldan aldım)?

darısı chagall'ın başına. geziciiz. o daha erken bitiyo ama ossun. müze dükkanları ne güzel yerler di mi bu arada, giderek güzelleşiyolar.

santral: "çok fena tasarım okunur bu kampüste". haklı, okunur. gerçi, bizim okulun manzarasıyla gizli nikahım var. her durumda "ama nihayetinde.. boğaz yani, ötesi yok" derim, orda nokta konur. ama ikinci seçeneğim artık kesin: santral. manzaraya doyup sanat aradığınız anda en cömert haliyle selamlıyo. üstelik sergi okul öğrencilerine ücretsiz, ben olsam 4-5 kez gider rahat rahat gezerdim.

10 cm topuklu ayakkabı üstünde 12 saat: hobbitim. kar adam yetiyim ben. ayağımın her noktası şiş, 42 numara filan. yürüyemiyorum, falakaya yatırılmış gibiyim. anca sürüyorum ayaklarımı. daha on ayrı şekilde betimleyebilirim. ısrarla yanıma spor ayakkabı filan da almıyorum bu arada. sabah 7de beynim bu kadar çalışıyo çünkü: "amaan nolcek ya". salako. ben haftaya değil, hafta bana başladı.

bu arada, kuskusla barışma etkinlikleri düzenledim. makarna ve pilavdan bıktım çünkü. ilk kez paket üstündeki tarif süper çıktı. söylemiştim sanki. neyse, ben kuskus severim; ama küçükken bi gün yedikten sonra kustuğum için resmen tırstım ve hayatımdan çıktı. "kuskus yedim, kustum" şokuna kendini kaptıran bi velettim evet. neyse işte, konu bu değil, süper bi formül. az pişmiş sebze ve labne peyniri, işin sırrı bu. bulgurlu da deniyciim, bildiririm.

allahım ayaklarım ağlıyo resmen. cevahir amma büyük bi yer. topuklularla koşunca hele iyice büyüyo , bitmek bilmiyo yarabbim, resmen bi mahalle. hobi niyetine cevahirde koşuyorum, evet. topum kaçıyo, ondan.

kuaför, çerçeveci, kuru temizleyici.. aradığım her türlü esnaf dibimde. kuaför işin doruk noktası oldu, resmen hizmet fetişine sahip bi yerde oturduğum kesinleşti. haliyle sıradaki durak: çerçeveci. sadece mat cam ve metal klips. çerçeve sevmem ben.

ya bu arada müze dükkanı demişken, sinemalarda da olsa ya. film afişi zart zurt olsa. onbin salonlu sinemalar artık, şunu mu yapamiycaklar? hele böyle hit filmlerde ortalığı bi çılgınlık sarabilir. bu işe mi girsem napsam.

ankarayı kurtarma planı: müzeler. gerçek müzeler ama. sanat galerisi konusunda görece iyi bi karnesi var ankaranın her türlü tükürüğe rağmen. müze de lazım. şeker fabrikasının da müzesi olabilir, kızılayın da. bi başkent olarak, ülkenin hafızası rolüne soyunmak, bence yakışırdı. "osmanlıyı istanbula kaptırdım, bana tarih kalmadı" diye ağlamaktansa, o varlık sebebi olan cumhuriyetin "çaba anıtı" olan işlerini, emeğini yüceltebilirdi bu şehir. anıtkabir dışında bi şilerden bahsediyorum, o müze başka. "çok yeni cumhuriyet" ise, diyorum ya, hafızasını, not defterini erken yaşta oluştururdu. ne güzel olurdu di mi? fikir işte. ben sümerbank fabrikasını zevkle gezerdim, biliyorum. etnoğrafya müzesine kardeşler gelirdi. 4 tane müze var ankarada alt tarafı, 1 tanesi zaten hep kapalı.

öyle işte, bu ara niyeyse bunlara taktım. likör fabrikası fena içime oturdu.

1 yorum:

narsis7e dedi ki...

24 saat yetmiyor işte! Yani zaman zaman. 24 saatte 100 m koşmaktan fazlasını yaparken mesela =) Sergileri çok özledim. Müze yerine başka şeyler hayal ediyorum, ama henüz bir kelime yok o fikir için. Hediyelik eşya tükkanları için bitirme ödevi hazırladık geçen dönem, aynı şey devlet müzeleri için pek geçerli değil, uzun süre de olmayacak herhalde.

Bakayım ne zamana kadarmış sergi.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker