21 Ocak 2010 Perşembe

tenis roketi

avustralya açıkta yaşanan saçmalığın boyutlarını tarif etmek çok zor. neresinden tutayım bilemedim. taraftarlık denince meşale+yüz boyası+çığlıklar anlaşılmasından mı yoksa korta gitmeden önce, o aşkla desteklediği sporcunun ne yaptığını, nasıl yaptığını bile merak etmemelerinden mi?

Avustralya Açık Tenis Turnuvası'nın 2. turunda Türkiye'yi temsil eden Marsel İlhan'ı destekleyen 100'ü aşkın fanatik Türk, kendilerini statta sanıp tenis kortunu birbirine kattı Polis, şarkılar söyleyip Şili tribününe meşale atan 35 fanatiği korttan çıkardı. Maçı naklen veren Eurosport, görsel zevki korumak için yayını yarıda kesti.

tenis oynamışlığım pek yok; ama izlemesi zevkli bi güzide spor dalımız. haliyle en yakın ilişkim seyirci olarak. bunu izleyemedim, fotoğraflara bakıyorum, ordan yazıyorum, "maçı görmedin"derseniz, evet görmedim.

Marsel'i düşündüm, yediği kösteği. spor alemlerine rezil olmak değil mesele, konu kimsenin aslında ne onunla ne de tenisle ilgilenmesi. "olm lan, yıkacaz stadı, inliycek sesimiz, avustralya türk görecek nıhohahoaha" diyen bi avuç insan. ailesini düşünün marselin. çalıştır, çabala, çocuğun bi yerlere geldi gelecek - derken meşaleler. onlar da heyecanlıdır elbet, rol çalmak niye?

kendi 15 dakikaları için, tenisçiye yaşatılan şaşkınlığa bak. zaten tarihi bi an, heyecandan ölüyor, taraftar diye el sallayacağı adamlar rakibinin taraftarlarına MEŞALE atıyor. marsel'e üçlü çektirmişler, daha ne diym? özrü de tahmin edebiliyorum: "mutluyuz, coşkuluyuz, napalım biz böyleyiz". bu mudur yani, öylesiniz diye anca o mu olabiliyorsunuz demektir?

divad hatırlattı: wimbledon'da meksika dalgası yapılmıştı vaktinde. hakem azarı çekmişti. sunucu da utanmıştı. tenis öyle bir şey. edebinle seyredersin, hadi olmadı bayrak salla, öpücük gönder. "türklerden görsel şölen"le başlayıp "burası kadıköy" kıvamına eren şovlar teniste olmuyor. napalım yani, yok. oldurmaya çalışmak anca yerini bilmemekten olabilir işte. her yerin inlemesi gerekmiyor. inlemeden de olabiliyor. ne gerek var ki?

marsel'e sevinicektim, üzüldüm. şimdiki korkumsa tuğba. bi de kaftanımsı elbise, türk müzikleriyle filan hazırlanmış, coşku göklere erer. bi şi diil, meşaleler buz pateni pistini eritir, iş açarız.

1 yorum:

mermaid dedi ki...

aslında zor. zor işte. baştan kabul etsen bu kadar yıpranmıcan:)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker