6 Ekim 2010 Çarşamba

gakgak gubarak

saçım uzasın, hemen uzasın. kış geliyorsa saç uzar, kulakları ısıtır. saçımdaki beyazı seviyorum, sağ tarafta, kaşımın üstünde, çok bariz olmasa bile, görünen bi tutam olmasını seviyorum.  neyse, rogue'u da severim, evet.

dövmemi denedim. yani uygulamalı değil; ama işte, istediğim yerde ve şekilde olabiliyor. tabii kıt kaynaklarla yaptığım bi deneme olduğu için uzman doktorlar bi tarafıyla gülebilir. yine de imkansız değil, gayet mümkünmüş. mutluluk verici. 3 nal ve 1 at kaldı geriye. sessiz sedasız.

hayatımdaki en küçük akrep için sayılı günler. bi tuhaf pırpırlık. bulutsu, kümülüs bi hal.
upuzun ve pilili eteklerim, gün oldu devran döndü ve moda oldu ya, ah ah yani. bi de şey, annemin gençliğinden kalma caanım kemere bir şekilde parfüm filan mı bi şi, bulaşmış, deri lekelenmiş, nasıl kurtulur?

bu günlerdeki koşturmacama aslında tam bir çözüm bulamamış olsam da işler yolunda gidiyor gibi hissediyorum ve bu his güzel. saçma belki; ama yine de güzel. plan projelerim var, güneşli günler için. kış ve yağmurlar geliyor olsa bile. bu vesileyle bol bol beyaz şarap içiyorum. bazı şeyler yolunda gidiyor ama. sevdiğim adam 3 günde mucize gibi bi şiler yapıyor mesela, minicik,renkli bi kağıtta yazan şeylere ve yapabileceklerine bakıp bakıp durdum bi süre. o yüzden zaten, olabilir ve çözülebilir her şey.

daldan dala:
bozkır ve çöl, orman olmadıkları için ezilen üvey evlatlar. "doğa"dan sadece parlak renkli çiçekler, şelaleler ve tatlı kuş cıvıltıları anlamayı bıraktığımızda, güzelleşiverecekler. bataklıklar da böyle kurutulup yok edildi; sonra bi baktık ki sinek yuvası değil sulak alanmış. çirkin çocuklar, pis bataklıklar ve tüysüz kediler cumhuriyetinde, korunması gereken şeyler için kalıplaşmış güzellik şartları aranmaz.

biricik arkadaşım, evleniyor. muş. uzaklarda, kilometreler ve okyanuslar ötesinde karar vermiş. hemen değil, acelesi yok; ama işte karar vermiş, verebilmiş. o ne kadar sakinse benim gözümün önünden slaytlar dolusu okul anıları, platform topuklar, pencere önü kaloriferleri filan geçiyor.

radikal'in devir teslim töreninden beri, en ufak haberde bile satır arası yönlendirmeler, tercihler, ah nasıl da gözümü yoruyor, anlatamam. eskiden dırdır yorum bırakırdım, yordular beni. yorulmamak lazım. o iğne oyası detayında özenle yapılan kelime tercihleri, en masum halleriyle okuyanı şartlıyor. sevmiyorum, sevmem.

üniversiteler hakkında konuşulacak tonla konu varken, konunun dönüp dolaşıp baş örtüsü olması, onun da aslında olamaması beni sinir ediyor. çözümmüş gibi sunulan şey, hukuk 101 dersinden kalmış birinin bile anlayacağı gibi, berbat bir yama. sınıftan atılma yok, tutanaklarla disiplin suçu ve mesela okuldan atılma var. çözülemeyen düğümleri kutluyoruz, birilerinin hayatı, birilerinin duyguları da meze ediliyor. oysa bir de, sessiz ve derinden, yök amcanın "özgürlük" istediği aynı kuruma polis yığdığı gerçeği var.  yamasız. güvenlik için lazımmış. hatta bakın toplantı adı da ne güzel: özgür ve güvenli üniversite. YÖK artık ya. sahiden. oysa biliyoruz ki mesela konuşmacı korumalarının kampüslerde yarattığı dehşet, öğrencilerden kaynaklanmıyor. orda bi de polis olsa, tablo n'olurdu, o da malum.

sol olarak o la la:
sıcak çikolatanın içinde marshmallow. sahip olduğum en kokoş zevk sayılabilir, ama sahiden güzel yahu. ah hele ki dondurmanın içinde, bi güzel yumuşacık sürprizmiş kendisi. evet sahiden, "lyon'da naptın?" derseniz, türlü çeşitli dondurma deneyip durmuştum ben aslında.

3 yorum:

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

yakin arkadasin kim? kim evleniyor?! evlenen mevlenen yok! :P

deryik dedi ki...

haahhaha bunca zamandan sonra yorum :) yok yok evlenmiyor canım. marduk'u bekliyor, adeta godot :P

mermaid dedi ki...

en küçük akrebin annesinden kocaman öpücük.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker