22 Haziran 2011 Çarşamba

sabır

ben lostu izlemedim. friends, coupling, hatta himym bile dört dörtlük değil bende. zaten heralde bi 8 yıldır filan televizyonsuz ve mutluyum: aklıma esince webden izliyorum.  onda bile "bi oturuşa bi sezon izledim" sabrım yok. belki scrubs olabilir. tv olsa çakılıp kalabilirim; olmayınca haberleri, reklamları filan da izlemiyorum. falan filan.

benzer şekilde bbg evi de izlememiştim, gelinim olur musunu da, berenin meşhur olduğu yetenek yarışmasını da. varlar, oradalar, denk geliniyor- o kadar. o şiddetli takip halini hiç anlamadım. kimin kazanacağını merak edebilmek de enteresan. atanın annesini, canerin bardak kırışını filan, hep sonradan gördüm ben.

haliyle, survivor'ı da izlemedim. bu sahiden kurgulanmış moronluk çünkü, ayrıca kolanın gazı kadar ömrü var. yani tamam, iki gülelim, eğlenelim, geyiğini çevirelim - o kadar da karamazov kardeşler enteli değilim, anlıyorum. belgeselgül de değilim. modern zamanlarda bu da bi ihtiyaç diyelim, geçelim. ama tek konumuz bu olsun, yayın saati hayat dursun, hadi hatta bi tek bundan bahsedelim filan- böyle bir sadakatim yok. böyle bi gündem arayışım da yok.

"popüler kültür öğelerinden sosyolojik tespit yapiym de sevimli görüniym, okuyucum artar belki"ci  köşe yazarlarının da bula bula survivor yazmasını da anlamıyorum mesela. hafta içi yürek dağlayan acılar, hafta sonu niyeyse pazar eğlencesi tespitleri kapsamında tipitipler. izliyosun işte zevkle, ne diye adeta pornoyla basılan zekeriya beyaz haline dönüşüp "ay ben sadece burun kıvırmak için yan gözle bakıyodum" havasına giriyosun ki?  hafta içi olsa "seksist ırkçı şoven" diye ağzına edersin, hafta sonu kikirdiyosun. demek ki aslında haftaiçi de kikirdiyosun. amaaan.

neyse ne diyodum? olabilir bunlar. izlenebilir tabii, aşağılıyorum filan sanılmasın. hepimiz zaman zaman marimar. ama tüm bunlar izlenirken, çok hayati, çok temel, çok vicdani şeyler ıskalanıyor ya kan beynime fırlıyor. koca koca adamlar bu izlediklerini gerçek filan sanıyor ya, sahiden tahammül edemiyorum. derya büyükuncu ne kadar da sabırlıymışmışmış. olay ne bilmiyorum ama dün herkes bunu söylüyodu, nihat doğana nasıl da sabretmiş. işte böyle zamanlarda kan beynime doğru, ince ince...

sabır ne biliyo musunuz? sabır cumartesi annelerininki. sabır, madımakta yakılanların davası. sabır, manisalı gençlerin davası mesela. sabır, babasını zaman aşımına kurban edenlerin bakışları. sabır, inatla kovulanların ölse de gitmeyişi. sabır dersimin suyu. sabır, vatan hasretinden ölürken bile gülümsemek. sabır, barajlara hayır demek için 40 gün yürümek, sonra da 10 gün olduğun yerde dikilebilmek. sabır, her gün kilometrelerce uzaktaki okuluna kar kış demeden yürüyen çocuğun yolda çaldığı ıslık. sabır hala bir yerlerde, bok yoluna öldürülüveren çocukların ana babasının gözyaşı. sabır kızılayın aidsli kan verdiği çocuğun doktor kontrolleri. yani böyle kolay bir şey değil sabır. çünkü sabır, gerçek sabır, kameraların prime time'da en baş köşeyi ayıracağı bir şey değil.

bir balon köpüğü kadar kısa süreli, çerezlik bu eğlenceler hakkında, tam da hakettikleri kadar gündelik ve yüzeysel geyikler çevriliyordu. buna lafım yok. ama o sırada biri çıkıp da "sabır"dan bahsedince, sinirden gözüm kararıyor, itiraf ediyorum. benim için çok özel bir kavram sabır. bu kadar hunharca boşaltılmasına izin vermem. sabır, biraz da sadakatten gelir. beklemekten, beklemeye inanmaktan, inancını kaybetmemekten. kutsal bir şey vardır sabırda. böyle harcanmamalı.

*
madımakta zaman aşımı kararı çıkmış.
aynı saatlerde tüm türkiye survivor finali izliyodu galiba. bilmiyorum.
ben çok, çok sinirliyim. iyi değil.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

doğru diyorsun, bir çağrı merkezi çalışanı olarak bu türkiyenin ekranlara kitlenmesini bir de bize sor :)10 saniye de telefon çalıyorsa maç olsun zart olsun zurt olsun arayan kişi sayısı düşüyor :) dizi saatine göre bir insan vardiya belirler mi arkadaş :)

Adsız dedi ki...

doğru söylüyorsun, sabır o zamanlar olayların ortasında ki 10yaşımla bana birazcık büyük gelen 12 yaşında ki koray ile 18 inde ki menekşe'sini kaybeden ismail kaya'nın 'bana emanet etmişlerdi, şimdi ben çocukların ailelerine ne derim' ifadesine katlanabilmektir.. hayatta ki ilk ölüm algılayışım, "ya daha dün konserindeydim..çıkışta ne kadar da yakındık, öpsem mi ama utanıyorum" diye çekindiğim hasret'in hiç göremediği ronin'in büyüme halidir..

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker