11 Aralık 2011 Pazar

ha bu ışıklı dünya

hadi hop, daldan dala dandanakan:

takvim bi garip şey. mesela "10 aralık'a daha ohooo, çok var"dı. halbuki geçti bile. neyse, narsis hanımcığım benden daha genç olduğu için tabii ki o hatırladı da dün buluşabildik ve hatta bir kaktüs mesaisi yaptık ki bence maaş alabilirdik. kedi sahiden ne güzel bi hayvan bu arada. koltuklar için mırmır minderi gibi bi şi. yanınıza gelip teklifsizce uyuyan kedi kadar zarif şey sahiden az.


enflasyonu ayvalık tostu fiyatı verilerinden takip ediyorum.

dünkü güneşten sonra bu pazar grisi biraz ayıp oluyor ama neyse.

yıl 2011, radikalin websitesinde "kürtler neden dağa çıkıyor?" başlıklı bir haber var. hayır canım, retro pazar sayısı filan değil, devletim rapor filan hazırlıyormuş. demek ki 30 yıldır bir gıdım yol gidemeyişimiz bundanmış, demiyorlar. aynı şeyleri sorup aynı cevapları almalara doyamadığımız için, diyemiyorlar. yok yani sahiden bu kadarı bana aşağılama geliyor. nedir yani bu soruyu soruşumuzun 28. yılını filan mı kutluyoruz bugün? yazıp yazıp okumadığımız raporlara kardeş gelsin, birileri bundan para ve itibar kazansın da çark dönsün diye mi, nedir? yok bu çok bambaşka bir çalışmaysa, azıcık geç kalınmadı mı? neyse, sakin.

Halkevleri Ankara Film Atölyesi'nin hazırladığı "öyle bir gün gördük - otuzbir mayıs hopa olayları" belgeselini izlemekten zarar gelmez. buyrun burdan.  gözaltına alınıp serbest bırakılan hopa muhtarını, uğur'un annesini, dilşad'ı özellikle dinleyin. "henüz bir terör örgütü saptayamadık ama saptayamayacağımız anlamına gelmez" diyebilen yargıcı dinleyin ki hukuku düşünün.

sonra, bir de sudaki suretler'i izleyin bence. 74 dakika çok uzun bir süre değil. enerji-elektrik-kalkınma goygoyundan sıkıldıysanız, bir temiz çam nefesi. izleyin ki kurmaya korktuğunuz cümleleri haykıranlara selam olsun. en çok da munzuru seyredin ama, olur mu? dersimin meramını anlatmaya, anlattıkça anlaşılmamaya mahkumiyeti, nasıl bir işkencedir? nasıl bir kısır döngüdür? munzurda kaç baraj yapıldığını saymaları bile 1,5 dakika sürüyor. dersimlinin munzurla bir yaşaması, varlığını da inancını da şekillendirmesine izin vermesi, bu kadar mı büyük bir suçmuş? kim hangi cüretle, neye güvenerek, nasıl. aklım almıyor. almasın, daha iyi.
şu 74 dakika boyunca konuşan, haykıran herkesle, tüm kalbimle gurur duyuyorum. her gün her saniye manşetlerde elleri öpülmüyorsa, bu basın utansın.

cumartesi anneleri dün 350. kez toplanmış. siz hiç 17 yıl boyunca, toplam 350 kere aynı soruyu sordunuz mu?  bu soru "kürtler dağa niye çıkıyor?" gibi defalarca cevaplanmış bir soru da değil üstelik. bu, sordukça dayak yediğiniz bir soru ve aradıkça bulamadığınız cevaplarla ilgili bir mesele. şimdiye kadar delirmedilerse, acılarından. buna bile saygı duyulmuyor.

tüm bunlar, hiç ilgilenmeyene nasıl anlatılır ki?

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker