6 Mart 2012 Salı

dedi ki normal, her şey normal

blog yazmak istiyorum. yok yani, sahiden istiyorum. taslaklar filan birikiyor. yine daldan dala bi post olacak bu yüzden. yazmak istiyorum da bi türlü post'a basamıyorum. anlatacak çok şey var ama olmuyor.

Bugün okuduğum haberleri bir bir listelesem anlayacaksınız. sadece 3 tanesini seçtim:

1) Egemen Bağış, AB Bakanı olarak BBC'de 23 dakikalık bir programa katılıyor. Dinlediğimden beri ciddi bir mide bulantısıyla boğuşuyorum, bünye kaldırmıyor resmen. üstelik bozkırda aynı yeşil yuvanın, bilgi yuvasının çocuklarıyız. neyse, kendisi burada diyor ki: "tutuklu gazeteciler tecavüz ve banka soygunu sırasında yakalandılar." icraat halinde basılmışlar yani. ve soruyor: "şimdi bu adamın basın kartı var diye, yanına mı kalsın?" ah robin hood, biz seni anlamamışız! neyse, BBC de anlamadı, birlikte güldük geçti.

işte ne oluyorsa o gülmenin sonunda başlayan bulantıyla oluyor. çünkü sevgili Egemen Bey, akıcı ingilizcenizin sizi bu noktalara getirmesine çok şey borçlu olabilirsiniz; ama yalan her dilde yalan. gazetecilerin neden tutuklu olduğu ortada, buyrun listesi.

bu vesileyle az önce denk geldiğim ve beni çok heyecanlandıran bir  kurum da tanıtayım: TÜMİKOM. Milletvekillerini ve seçilmişleri takip komiteleri derneği. düzenli olarak parti ve cinsiyet bazında milletvekili performanslarını raporluyor. Bu raporun bir kısmı da dokunulmazlık kalkması halinde yargılanacak milletvekilleri, parti dağılımları ve suçları. En yüksek davaya sahip parti %36 ile AKP. ana sayfadaki "23. dönem sunumu"nu inceleyebilirsiniz.  Üstelik, bunları ben öylesine söylemiyorum ve Egemen Bey'in aksine hukuken kanıtlanabiliyor. anladınız siz onu "for god's sake", voltaire filan. "atma Egemen din kardeşiyiz" diyerek de özetlenebilir.

2) devam ediyorum: pozantı cezaevinde insanlık öldü. üstelik pozantı, buzdağının görünen ucu. onlarca çocuk, taciz, tecavüz ve işkence yaşadı. onlar çocuk; ama taş atan çocuklar. şimdi "korumak için" onları "tek kişilik koğuş"lara, yani hücrelere kapattılar. bu arada bu suça karışan müdürler ve ikinci müdürler tayin ve terfi etti.  bir tanesi mesela van erciş cezaevine gönderildi. bu önemli haberi yapan 3 muhabir, bugün gözaltına alındı. tabii ki teröristler!

3) Hopa davasının ne olduğu malum. Hopa protestosunda gözaltına alınan öğrenci Ozan Gündoğdu, protesto için saçlarını kesmişti. bu olaydan sonra ona destek için birçok aydın saçlarını kesti. pek tabii arkadaşları da. öyle hoptirinam bir memleketiz ki saçlarını kesen bu öğrencilere, osmangazi belediyesi tarafından "çevreyi kirletmek" suçundan 26 TL para cezası kesilmiş. onlar da saçlarını bi daha kesmişler. halkayı geriye doğru izleyin rica ederim, saç, ozan, hopa. hopa, metin hoca, su, çevre, hayat. kesilen cezada bile psikolojik şiddet var yemin ederim, gerekçesiyle canınızı yakıyor. psikopatça geliyor insana ama resmen baskı kurma sanatının şahikası.

midem bulanıyor. okudukça, yazdıkça. üç haber ya, sadece üç tanesi!

*

oysa ben bugün onur yaser can'ı yazacaktım. bir hiç uğruna ölüme itilen yaşıtımı yazacaktım. davası vardı bugün. ailesi acısından avukat olmuş, hak hukuk adalet ne varsa bilenmiş de öğrenmiş. bunca boktan olayın içinde onur yaser can, unutulacağı bariz bir acının hüznünü taşıyor. ne bileyim, ben unutmayayım istedim. ben bu kadar içimi şişiren iğrençliğin ortasında, onur'a üzülebileyim istedim. acısını hissedebilmek istedim, hani uyuşan parmağınıza iğne batırmak gibi. bir iğne gibi batırdım ben bu gencecik vedayı, canım acıyor mu diye kendimi denedim.

verdiğim linke girerseniz olayı okuyacaksınız. ayrıca bir sürü fotoğraf, video filan var. benim arkadaşım olabilirdi onur yaser can. o kadar tanıdık ki hali, tavrı, yaşantısı, hobileri. yani gülüşü bile sanki tanıdık. tanımadığıma eminim oysa. mesela şu yazdığım satırlara denk gelse, şu üç haberi okusa, onun da midesi bulanırdı sanki. sinirlenirdi, adalet isterdi sanki. anlatabildim mi ki? yıldırmanın, baskı kurma sanatının şahikasını ermiş olanlar tabii ki onu nasıl acıtacaklarını, yumuşak karnını hemen bildiler.

hep söylüyorum: hatırlamak çok büyük bir güç. belki kendi kendinize, oturduğunuz yerden sahip olabileceğiniz en büyük güç. bu münferitleştirilen davanın "normalleşmesi"ni kabul etmiyorum. ben, onur'a yapılanı hep hatırlayacağım ve onun için üzüleceğim. bunu yapabiliyorsam, yapabileceksem, yapmayı seçiyorum.

*

bugünkü olayları yazdım ya, onları da hatırlayacağım. huy bu, birikiyor. birçok yakınım, hayati taklalar atmak üzere olduğum şu günlerde "bırak artık, düşünme, başka şeylere ayır enerjini, kafanı" diyor. devreleri yakmıyorum elbet; ama annem, sevdiğim, arkadaşlarım - fazlasıyla haklılar. midem bulanıyor zaten, mide bulantısıyla yaşanmaz. hem zaten azalacak gibi geliyor bana; ama işte, ben yine de hatırlayacağım. bir cümle, bir haber yine her şeyi capcanlı dikecek karşıma. üstelik bir şey diyeyim mi, ben bundan şikayetçi değilim aslında. hatta galiba, inceden bununla gurur duyuyorum.
çünkü hatırlamak, hatırlayabilmek, vicdanın yarısı.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker