30 Ocak 2013 Çarşamba

atacama

Aşağıdaki listeye yorum yapanların benim yaşlarda olduğunu tahmin ediyorum. bu da haliyle o listeyi "di mi azizim di mi, ah vah gençliğimizin kıymetini bilemedik" listesine çeviriyor. bence gayet komik.

Ocak da bitti sayılır. kendisi bitmek bilmeyen bir ay. devamında şubat 28 çekmese, hiç katlanılır gibi değil. Neyse efendim, 10 Şubat da Çin yeni yılıymış, şehirde yine bi atraksiyonlar, her zamanki gibi Trafalgar Meydanı'nda. Hep kalabalık, hep basık; ama hep de güzel meydan. Bir de Marilyn Monroe sergisi gelmiş şehre,

Bu aralar MUBİ günleri devam. Şu ara Mubi Europe'da gösterilen (Türkiye'de de var mı ki aynı filmler?) 2010 yapımı "Nostalgia for the Light" pek bir güzel, su gibi bir belgeseldi. Rotten Tomatoes'da %100 alan ender filmlerden olduğu da bi not. Film sahiden de "şairane", öyle demiş eleştirmenler. Çok ince bir çizgide dans eder gibi anlatmış yönetmen. Konu basit aslında: Şili'nin Atacama Çölü'nde dev teleskoplar kuran astronomlar ve Pinochet rejiminde kaybedilen insanların yakınları buluşuyor. Biri göğe bakıyor yıldız aramak için, biri yere bakıyor kemik aramak için. Fena, çok fena.

Çok da tanıdık, kahretsin. 410. haftası olacak Cumartesi Anneleri'nin. Onları dinlemeyenler belki Şilili anneleri dinler. Belki uzak ve egzotik diyarlar olunca ilgilerini çeker. Belki bir annenin "biz kemikleri istiyoruz, nedenini, ısrarımızı anlamıyorlar. Bizi aşağının da aşağısı görüyorlar, iğreniyorlar. Biz onlara geçmişi hatırlatan fazlalıklarız." deyişini, belki anlarlar. İzlerken ağlıyor insan; ama öyle katıla katıla değil, sanki yapacak başka şeyi yokmuş gibi. İçini yıkar gibi. Filmde şöyle diyor Gaspar Galaz:

I am convinced that memory has a gravitational force. It is constantly attracting us. Those who have a memory are able to live in the fragile present moment. Those who have none don't live anywhere.

Tek teselli bu belki de. Bir yerde yaşayabilmek, hiç olmazsa. Toplama kamplarından kurtulup Danimarka'ya iltica ettikten sonra, o kampların santim santim çizimini yapan mimar beyfendinin söylediği gibi: hatırlamak en büyük silah ve bunu hiç beklemiyorlar. Film beni çok etkiledi ya, bir sebebi de bi hafta önce Greenwich'teki "yılın astronomi fotoğrafçılığı" sergisine gitmemizdi sanırım. İnsanoğlunun o toplu iğne başı kadar haline bakmadan, mercekler, kameralar kullanarak azimle çektiği fotoğraflar. Bir tanesi de Bursa'dandı hatta. O fotoğraflar, o bize nihayet ulaşmış geçmiş ve bizim dibimizdeki geçmişe olan tarifsiz ilgisizliğimiz.

Neyse, belgeseli bulursanız izleyin. Zihni açık, ruhu aydınlık insanların toplama kampında bile özgür hissedebileceğini bilmek için izleyin. O zaman belki 410 haftadır Galatasaray Meydanı'nda toplanan anneler, babalar, kardeşler daha yakın gelir. Acı çekmemek değil bu, insanın ruhundaki o asla yılmayacak, yenilmeyecek son kırıntıyı korumak. Romantik bir Schindler's List hikayesi değil, dayanma azmi.

1 yorum:

Leander dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker