1 Ocak 2015 Perşembe

aganta burina burinata

"Ben bazen açık denizlerde güvertenin bir köşesine sıkışakalmış bir taş parçası bulurdum da, o taşı üç-dört bin kulaç derinliğindeki denize atarken, karanlığa yavaş yavaş gömülen taşa bakarak, 'bu artık oradan hiç çıkmaz' derdim.  Ayşe'nin o gün söylediklerini ve o günkü halini unuttum. nitekim ki deniz de bağrına atılan taşı unutur ama o taş yine oradadır ve oradan bir daha çıkmaz."

"Bodrum'a varınca duyacağımı umduğum tadı bulamadım. insan bir mevsimde bir ağacın muayyen bir dalında bir yemiş buluyor. yiyor ve hoşuna gidiyor. bir-iki mevsim sonra yine aynı dalda aynı yemişi arıyor, ya yemiş o dalda bulunmuyor ya da bulunursa hoşa gitmiyor. belki de yemişi arayan değişmiş bulunuyor."

''farkında olmadan fatma'ya:
- nedir acaba bu yıldızlar? diye sordum.
- göklerde mısır buğdayı patlatıyorlar galiba, dedi.''



Bu kitabı özledim. Parçalarını ekşisözlük'te buldum, gülümsedim. Bu kitabı Bodrum'da okumayı, okurken kafamı kaldırıp lacivertlere bakmayı, o lacivertin ortasında Yaşar Kaptan'ı tek ayağı dümende, ufku seyrederek taka sürerken görmeyi özledim esas.

Bazı ipleri doğru zamanda tutarsanız, tekneniniz hızlanır. Bu bilgi bir kitap başlığına gizlendiyse, o kitabın yanımda olmamasına hayıflanabilirim biraz.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker